Yargıtay: Hukuka aykırı elde edilen delil dikkate alınamaz
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, pozitif hukuk normları ve yargısal kararlar karşısında
hukuka aykırı biçimde elde edilen delillerin, Türk Ceza Yargılaması Hukuk sisteminde
dikkate alınamayacağını vurguladı.
Genel Kurul, ancak özgür iradeye dayalı "ikrarın" diğer tüm deliller
gibi yargıç tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerektiğine
işaret etti.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun bu kararına dayanak teşkil eden dava, Genel Kurul'a,
izinsiz hintkeneviri ekmek suçundan yargılanan ve para cezasına mahkum olan
bir kişi hakkında verilen kararın Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından bozulması
üzerine geldi.
Daire, sanığın suça konu hintkenevirinin hakim kararı olmadan evinde yapılan
aramada elde edildiğini belirterek, hukuka aykırı şekilde elde edildiği ve başkaca
delille de desteklenmediği için yerel mahkemenin mahkumiyet kararını bozdu.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, bu karara itiraz ederek, yasak sorgu yöntemleriyle
toplanan kanıtlara dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağına, ancak somut
olayda sanığın hakim önünde tüm aşamalarda ikrarı bulunduğuna işaret etti. Sanığın
suçunun subuta erdiğini, dosyadaki mevcut delillerin mahkumiyet için yeterli
olduğunu vurgulayan Başsavcılık, ikrarın başkasının suçunu üstlenmeye yönelik
olduğunun ileri sürülmemesi karşısında delil niteliği taşıdığını, bu nedenlerle
daire kararının kaldırılarak, yerel mahkeme kararının bozulmasını istedi.
Başsavcılık ayrıca, yeni TCK'ya göre değerlendirme yapılmasını da itirazına
gerekçe yaptı.
GENEL KURUL'UN KARARI
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, itirazı karara bağlayan Yargıtay Ceza Genel
Kurulu'nun kararının gerekçesi tamamlandı.
Genel Kurul'un kararında, somut olayda zanlının, evinin damında hintkeneviri
yetiştirdiği yolunda duyum alınması üzerine, eşinin rızasıyla hakim kararı olmaksızın
arama yapıldığı hatırlatıldı.
Somut olayda aramanın hukuka aykırılığını saptayan Genel Kurul, hukuka aykırı
biçimde elde edilen delilin, ceza yargılamasında kullanılıp kullanılamayacağını
irdeledi. Bu konudaki Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunulan ve ilgili
yasa hükümleri hatırlatılan kararda, şu tespitler yapıldı:
"Açıklanan pozitif hukuk normları ve uygulamayı yansıtan yargısal kararlar
karşısında belirtmek gerekir ki, hukuka aykırı biçimde elde edilen deliller,
Türk ceza yargılaması hukuku sisteminde dikkate alınamaz.
Bu itibarla, sanığın konutunda hukuka aykırı gerçekleştirilen arama işleminde
elde edilen maddi delil ile buna ilişkin düzenlenen eskpertiz raporlarının yerel
mahkemece hükme esas alınmasında isabet bulunmamaktadır.
Esasen somut olayda aramanın hukuka aykırı olduğu ve sonucunda elde edilen
delilin hükme esas alınmayacağı konusunda Yargıtay 7. Ceza Dairesi ile Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı arasında bir görüş farklılığı söz konusu değildir. Çözümü
gereken uyuşmazlık hukuka aykırı aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer
delilerin bu bağlamda hakkındaki ihbar ile sanığın mevcut ikrarının somut olayda
mahkumiyet için yeterli olup olmadığı hususunda toplanmaktadır."
İKRAR DELİL OLUR MU?
Ceza Genel Kurul kararında, sanığın ikrarının ceza yargılamasında delil olarak
kabul edilip edilemeyeceği de tartışıldı.
Yürürlükten kaldırılan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK) ve yeni Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun (CMK), hakim önündeki ikrarın delil niteliği bulunduğunu kabul ettiği
belirtilen kararda, "Vicdani delil sisteminin geçerli bulunduğu ceza yargılaması
hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan ikrarın da dosyada varlığını koruyan
tüm deliller gibi yargıç tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi
gerekecektir" denildi.
Bir kimsenin suçlu olmadığı halde kendisini suçlu sayması veya bir başkasının
suçunu kabullenmesinin mümkün olmadığı belirtilen kararda, "İkrarın hangi
aşamada gerçekleştiği, özgür iradeye dayalı olup olmadığı, ikrarda bulunanın
beyanının ciddiyeti, bundan doğacak sonuçları bilip bilmediği ve ikrarın başkaca
deliller veya emarelerle desteklenip desteklenmediği konularının" da önemli
olduğu vurgulandı.
"İSTİKRARLI BİÇİMDE İKRARI VAR"
Somut olayda sanığın, gerek sulh ceza hakimince, gerekse mahkemece tüm yasal
hakları hatırlatıldıktan sonra sorgulandığı belirtilen kararda, "sanığın
25 yıldır uyuşturucu kullandığını, esrar elde etmek için evinin damında hintkeneviri
yetiştirdiğini ikrar ettiği kaydedildi. Kararda, sanığın temyiz dilekçesine
dahi hintkeneviri bitkisi yetiştirdiğini, ancak bunların cüzi miktarda olduğunu
belirttiği" anlatıldı.
Sanığın bu anlatımlarının adli sicil kaydıyla da doğrulandığı, başkası adına
suç üstlendiği iddia edilmediği, böyle davranmasını gerektirecek bir neden de
bulunmadığı ifade edilen kararda, sanığın başlangıçtaki ikrarını tüm aşamalarda
istikrarlı biçimde sürdürdüğü kaydedildi.
Genel Kurul, sanığın durumunun tüm bu nedenler ve yeni TCK'ya göre değerlendirilmesini
isteyerek, 7. Ceza Dairesi'nin bozma kararını kaldırdı ve yerel mahkemenin kararını
bu gerekçelerle bozdu.
"ZEHİRLİ AĞACIN MEYVESİ DE ZEHİRLİDİR"
Karara katılmayan 2 üye, karşı oy yazılarında "hukuka aykırı şekilde elde
edilen delil dolayısıyla ulaşılan delillerin, ister hukuka aykırı, isterse uygun
yolla elde edilsin, hukuka aykırı deliller olacağını" savundular.
Öğretideki baskın görüşün de bu yönde olduğunu belirten 2 üye, "Bu duruma
'hukuka aykırı delillerin dolaylı etkisi, uzak etkisi' ya da 'zehirli ağacın
meyvesi de zehirlidir' denilmektedir" tespitinde bulundular. Bu üyeler,
aramanın rızayla bile olsa yine de hukuka aykırı olduğunu savundular.
Sanığın ikrarının geçerli olmadığını ifade eden iki üye, sanığın ifade, sorgu
ve savunmasının alındığını, her üç aşamada da hukuk kurallarına uyulmadan yapılan
arama sonucu hintkenevirlerinin bulunduğuna dair arama zabıtlarının önüne konulduğunu
ve "köşeye sıkıştırıldığını hisseden sanığın bu baskı altında itirafta
bulunmak zorunda kaldığını" ileri sürdüler.